Ekim 30, 2009

İstanbul adamı....

İstanbul'da yaşamak zordur, yorar adamı - - - katılıyorum.
İstanbul'da sen bir kuzu'sun, bir sürü kurt var, yer adamı - - - katılıyorum.
İstanbul'un taşı toprağı altın derler ama masallar da da yedi cüceler var, inanma - - - katılıyorum.(cüceler hariç :) )
İstanbul dedin mi iki kere düşünmek lazım, öyle kolay değil herşeyiyle sindirmek - - - katılıyorum.
İstanbul adamı çileden çıkartır, üstüne delirtir, aradaki rezilliğini saymıyorum bile - - - katılıyorum.
Eski İsranbul beyefendileri de hanımefendileri de hayal oldu, bunu gördüğünde üzüleceksin, gitme - - - keşke, keşke, keşke....

Ben bir boğaz maviliğine aldandım belki de. Çocukluğumun en çok beni hüzünlendiren köşesi burasıydı. İzmir'den İstanbul'a gelirken yolculuğumuzun en nefes aldığım kısmıydı ve geldik sonunda diyebildiğim. Peki yıllarca gelmek için, yaşamak soluklanmak ve büyümek için savaşını verdiğim yerden kaçmak için niye bir savaşın içindeyim? Bu kadar çabuk mu beni yıldırdı yada bu yılmak mı onu da bilmiyorum. Tek bildiğim artık bu ülkenin sınırları içinde olmamak için gece ve gündüz durmadan çalıştığım. Yorulmak ve çok çalışmak herşeyi unutturuyor, uykusuzluk sorunumu bile, harika bir şekilde sızabiliyorum. Tek sorunum kitap okumak için enerjimin kalmaması, yakında buna da bir çözüm bulacağım, şimdilik denge kurmaya çalışıyorum. Ve gitmeler üzerine hayaller...

Günün şarkısı: Antony And The Johnsons - What Can I Do

What can I do
When the bird's got to die
What can I do
When she's too weak to fly
What can I do
When she's calling my name
She's crying
Mama, Help me to live
What can I do

Ekim 21, 2009

nobody loves no-one

Uyanışım da uyumamla birlikte aynı oldu. "Pipilotti Rist - Wicked Game."
Sözlerinin bu kadar ağır geleceğini bilmiyordum... Uzunca bir süre daha dinlemeye devam edip o çığlıkları attığımı düşleyeceğim. Olmadık bir ülkenin en olmadık kulesinde... Bu beni gülümseten tek gerçek sanırım...


world was on fire no one could save me but you
strange what desire will make foolish people do
i`d never dreamed that i`d meet somebody like you
i`d never dreamed that i`d lose somebody like you

no i don`t wanna fall in love
(this world is always gonna break your heart)
no i don`t wanna fall in love
(this world is always gonna break your heart)
with you


what a wicked game to play
to make me feel this way
what a wicked thing to do
to let me dream of you

what a wicked thing to say
you never felt this way
what a wicked thing you do
to make me dream of you

no i don`t wanna fall in love
(this world is always gonna break your heart)
no i don`t wanna fall in love
(this world is always gonna break your heart)
with you


the world was on fire no one could save me but you
strange what desire will make foolish people do
i`d never dreamed that i`d love somebody like you
i`d never dreamed that i`d lose somebody like you

now i wanna fall in love
(this world is always gonna break your heart)
now i wanna fall in love
(this world is always gonna break your heart)
with you

nobody loves no-one

Ekim 18, 2009

Cat Power- Evolution

Bir şarkının gölgesinde geçirdiğim pazar ve elimde kalanlar. Yazmaya devam ediyorum. Bitirmek adına yada yaşamak yada yaşlanmak. Ama sonuna kadar yazmak sanırım. Bu şarkının back vokal (eddie vedder) sesinden dinlemek isterdim hayatı. Tek tek ezberlemek sonrasında. Düşlerimin seyri güzel ama finali nasıl ve ne zaman olacak bende bilmiyorum. Çilek kokan sabahların içinde gezinmeyi özledim, bir de kokusunu aldığım................ işte biraz biraz geçiyor herşey...

Ekim 01, 2009

Tezer Özlü - Yaşamın Ucuna Yolculuk

Dün gece yeniden başladım. Unuttuğum yerleri yeniden ezbere almak için... Bir kadın vardı ve gerçekten yaşadı...


"Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki. Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin verdiğiniz için. İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olunmayacak bir insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum..."

- Yaşamın Ucuna Yolculuk kitabından-