Haziran 20, 2011

Lüfer, hamsi, kalkan... kader anı 21 Haziran!

Lüfer, hamsi, kalkan... kader anı 21 Haziran!: "“Seninki kaç santim?” kampanyasının sonucu belli oluyor. Tarım Bakanlığı balıkların ve denizlerin geleceğine Haziran’da karar veriyor. İş işten geçmeden, balıklar tükenmeden, daha fazla ertelemeden, hemen şimdi eyleme katıl."

Seninki kaç cm?



Lüfer, hamsi, kalkan... kader anı 21 Haziran!: "“Seninki kaç santim?” kampanyasının sonucu belli oluyor. Tarım Bakanlığı balıkların ve denizlerin geleceğine Haziran’da karar veriyor. İş işten geçmeden, balıklar tükenmeden, daha fazla ertelemeden, hemen şimdi eyleme katıl."



Boyut neden önemli?
Bugün dünya denizlerindeki büyük balık türlerinin yüzde 90'ı, toplam balık türlerinin ise yüzde 60'ı tükenmiş durumda.

2050 yılına geldiğimizde ise dünyadaki balık stokları tükenecek. Türkiye'de durum farklı değil...Balık stoklarımız ve balıkçılık can çekişiyor. Endüstriyel avcılık arttıkça, yumurtlama zamanları ve yerlerinde avlanıldıkça balık stokları hızla azalıyor, balıklar azaldıkça daha çok yavru balık avlanmaya ve satılmaya başlanıyor. Yavru balık avlandıkça ve satışı devam ettikçe de türler üremeye fırsat bulamadığı için durum daha da vahim hale geliyor.
Küçük Balık Yoksa Büyük Balık da Yok!

Henüz üreme olgunluğuna, boyuna erişmemiş yavru balıkların avlanması, satılması, tüketilmesi deniz kaynaklarının ziyan edilmesidir. Olgunluk çağına gelen bir balığın her yumurtladığında binlerce balık ürettiği unutulmamalıdır. Her canlı en az bir kez üreme hakkına sahiptir, ve eğer yarın da denizlerimiz de balık türleri olmasını istiyorsak acilen balık boylarına önem vermeliyiz. Ayrıca anaç balıklar boyut olarak büyüdükçe daha da fazla yumurta verirler, işte bu yüzden balıklar için her cm. hayati derecede önemlidir.

Türkiye'de avlanması ve satılması yasal balık boylarına uyulmadığını balık pazarlarında gördüğümüz yavru balıklardan anlamak mümkün. Örnek mi? Lüferin en az bir kez üreyebilmesi için minimum 20 ila 24 cm'e ulaşması gerekirken bugün yasal avlanma boyu 14 cm olarak verilmiştir. Yani aslında yavrusu olan çinekop boyu. Aynı şekilde palamutun üreme boyu 38 cm ila 42 cm arasında iken yasal avlanma boyu 25 cm dir!
Bu durum açıkça gösteriyor ki, denizlerimizdeki biyoçeşitliliğin korunmasını sağlayacak ciddi bir yönetim planına ihtiyaç duyulmaktadır. Ticari balık türlerinin yumurtlama ve gelişme alanlarının deniz rezervi olarak korunması da en etkin yöntemlerden biridir.

Hep birlikte, Tarım Bakanlığı'nın acilen balık stoklarının ve balıkçılarımızın geleceği adına yavru balık satışını engellemesi ve yasal balık boylarını bilimsel temellere oturtmasını sağlayalım. Yavru balık satmayın, almayın, tüketmeyin, denizlerimizin geleceğini korumaya yardım edin. Eyleme katılın!

http://www.kacsantim.org/home/index?ref=dilekaltinova1308601122

Doğa İçin Çal - 3


3. doğa için çal projesi ile karşınızdalar.
Süpriz konuklar gülümsetecek :)




Şimdiye kadar kimler katılmış, kimler kimmiş bilgi detayları için ziyaret edersiniz;

http://www.dogaicincal.com/

Haziran 15, 2011

Çocuk gelinler imza kampanyası!!!!!


Çocuk Gelinler İmza Kampanyası'na imzanızla destek olun

Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği'nin, Sabancı Vakfı desteğiyle 54 ilde yürüttüğü "Çocuk Gelinler" projesinde bugüne dek binlerce imza toplandı. Çocuk evliliklerine dair yasal düzenlemelerin yapılması, reşit olmayanların evliliğine izin verilmemesi ve bu toplumsal sorunun çözümü için somut adımlar atılması talebiyle düzenlenen kampanyada toplanan imzalar TBMM'ye, ilgili bakanlıklar ve komisyonlara iletilecek.

Bu hak ihlaline ortak olmayalım! Çocuklarımızı erken evliliklere kurban etmeyelim!

İmzanızla destek olun, fark yaratın!

imza kampanyası için tıklayın

Haziran 11, 2011

Mabel Matiz - Arafta


Sonunda albümü çıktı ve ilk klibi de ekranlara geldi.
Bugün izlerken yine duygulandım...




Kendisi hakkında detayları daha önce paylaşmıştım ama yine tekrar edelim.


http://www.myspace.com/mabelmatiz

http://twitter.com/#!/mabelmatiz

Ayrıca Mabel'in albüm sürecini anlattığı kendi dilinden dökülen yazısını da okumanızı isterim...

Merhabalar!

Bugün sizlere, 11 Mayıs 2011’de çıkardığım, kendi adımı taşıyan ilk albümümün hikayesinden söz edeceğim biraz. Hepimizin bir masalı var; benim de peşinden en çok koştuğum, üzerine en çok hayali kurduğum masal –şimdilik- işbu şarkılar ve albümle ilgili..

Belki önce, biraz daha geçmiş zamandan bahsetmek gerek. 1985 yazının son gününde güneşli, aydınlık, deniz kokulu bir Akdeniz kasabası olan Erdemli(Mersin)’de doğdum. Çocukluğum ve ilk gençliğim orada geçti. 2003’te üniversite için İstanbul’a geldim ve 2008’de İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun oldum. İlk ciddi müzik çalışmalarım erken üniversite yıllarına rastlıyor; “Mabel Matiz” isminin çıkışı da. “Mabel” adını, bundan uzun bir zaman önce okuduğum ve çok etkilendiğim “Kumral Ada–Mavi Tuna” adlı Buket Uzuner romanında geçen Tuna karakterinin takma adından alıyorum. Arkadaşlar arasında kullandığımız ve doğal, uzunca bir süreç dahilinde kendiliğinden edindiğim bu isim, daha sonra, müziğimi yayınlamaya başladığım sırada da benimle oldu ve bir daha değişmedi. Onun yanına bir de, beni ve müziğimi en iyi tanımladığına inanarak, eski yunancadan gelen ve “çok sarhoş, düşkün kimse” demek olan “matiz”i ekledim.

2008 yılında bir blog sayfasında Mabel Matiz adıyla yayınladığım gitar-vokal ağırlıklı cover kayıtlarının hemen ardından, aynı dönem, bir myspace müzisyen sayfası hazırlayıp orada kendi yazdığım şarkıları, onların ev demolarını paylaşmamla başlıyor, albüme gidiş yolu. Yaklaşık bir yıl sonra, 2009 Temmuz’unda, myspace üzerinden Engin Akıncı ile tanıştık ve birlikte bir albüm yapmaya karar verdik. 2009 Ekim’inde proje kapsamında Alper Erinç Müzik Prodüksiyon stüdyosunda Alper Erinç ve Alper Gemici ile bir araya gelerek albüm üzerine birtakım fikirler yürüttük ve planlar yaptık. Aynı dönem stüdyoda Candan Erçetin’in “Kırık Kalpler Durağında” albümü kaydedilmekteydi; o bitince de biz başlayacaktık. O albümün çıkışını büyük bir heyecanla, sabırsızlıkla beklediğimi anımsıyorum..

Nihayetinde 2009 Aralık’ının son haftası, Alper Gemici ile birlikte albüme başladık. Yaklaşık bir buçuk yıl sürecek bir döneme girmiştik. Bu sırada stüdyoda başka projeler de kaydediliyordu ve diğer yandan, ben de diş hekimi olarak çalışmaktaydım. Kısıtlı ortak uygun zamanlarda, aralıklı olarak bir araya gelerek, aranjeler üzerinde çalıştık; bu esnada Cihan Mürtezaoğlu, Cihan Güçlü, Kerem Ozan Şahin, Cengiz Tural, Selahattin Yazıcıoğlu, Ayten Çelik (Aytenindo), Neslihan Engin, Buğra Kılıçak, Özgür Akgül ve Sumru Ağıryürüyen gibi çok değerli müzisyen arkadaşlarımız bize destek verdiler, kayıtlarda çaldılar. Alper ve benim de bizzat çaldığımız birçok şarkı oldu.

[Albümde 12 şarkı mevcut; iki tanesinin sözü (şiir) dışında bütün söz ve besteler bana ait. Şiirlerden biri, kıymetli şair Birhan Keskin’e ait; kendisinin, gençlik yıllarında yazdığını belirttiği ve “Kim Bağışlayacak Beni” adlı kitabında yer almış olan “Zaman”. Diğer şiir ise yakın arkadaşım Yalçın Tosun’un Aysel Gürel anısına yazmış olduğu “Peruk Gibi Hüzünlü”. Bunlar dışında, albüm içinde bir üçleme oluşturan “Kül Hece”, “Söylese O Ben Söyleyemem”ve “Hercai Menekşe”; bir özgürlük arayışı söylemi olan “Barışırsa Ruhum”; bir Trakya selamı “Matizin Şarkısı”; bir Beatles göndermesi niteliğinde hazırladığımız “Mori’nin Meyhanesi”; içinde bir yol ve ayrılık öyküsü taşıyan “Filler ve Çimen”; Hrant Dink’in ve ötekiye emsal düşürülmüş bütün canların anısına yazdığım”Öteki”, albümün diğer şarkıları.. 12 numaralı kapanış şarkısı “Şüpheli Şarkının Şairi” ise, yeniden kaydedilmemiş olup, albümde demo kaydıyla yer almakta.]

Prodüktörlüğünü ve aranjörlüğünü Alper Gemici ile benim birlikte üstlendiğimiz, Alper’in yoğun ve yaratıcı müzikal birikiminin, eşsiz uyumunun önderliğinde; Engin Akıncı’nın yapımcılığında ve yine Akıncı’nın Alper Erinç’le birlikte sağladıkları ciddi destekler sayesinde gerçekleştirip son haline getirdiğimiz işbu albümün kayıtları, Ekim 2010’da bitmişti. Bir süre bekleme dönemine girdik. Bu arada Göksel ve Teoman’la tanıştım, albümü çok beğendiler; birlikte ortak bir şeyler yapmak istedik. İkisinin de sıradaki albümleri için birer şarkı hazırladım. 2010 Aralık ayında Göksel’in Radyo Günleri konser serisinin ilk ayağı olan Salon İKSV konserinde konuk müzisyen olarak yer aldım ve birlikte o şarkıyı seslendirdik. Bu, aynı zamanda Mabel Matiz olarak benim ilk sahne tecrübemdi, akabinde ilk kez yayınlanan fotoğraflarım ve biyografim ile birlikte yeni bir dönemi de açmış oldu. Ocak ayında 3 mini konser gerçekleştirdik ve albüm şarkılarını ilk kez canlı olarak buralarda seslendirdik. Diğer yandan mix ve mastering işlemleri hız kazandı. Mart 2011 geldiğinde albüm artık bütünüyle hazırdı. Bu arada çıkış şarkım olan Arafta’ya Devrin Usta yönetmenliğinde bir klip çektik. 29 Nisan’da Salon İKSV’de gerçekleşen albüm lansman konserinde klibin ilk gösterimi yapıldı. Oldukça güzel, eğlenceli, dolu dolu geçen bir konser oldu. Sonrasında ise, birtakım plak şirketi anlaşmaları neticesinde, bir mayıs akşamı üzeri, kendimi Mabel Matiz cd’sini tutarken buldum. Çok garip hissettiğimi, bir süre zamandan soyutlandığımı anımsıyorum; elbette çok mutluydum. Albüm 11 mayıs 2011’den beri, yani yaklaşık 2 haftadan beri raflarda. Çok güzel tepkiler alıyoruz; umarım giderek daha fazla dinleyici ile buluşup birlikte daha da büyüyeceğiz.

Bu müziğe kulak veren, dokunan herkese buradan çok teşekkür ediyor, sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Uzun seneler birlikte olmak, nice yeni şarkı ve zamanda, nice konserde buluşabilmek ümidiyle!

Mabel Matiz/ Hayat Müzik/2011

http://hayatmuzik.blogcu.com/mabel-matiz-de-hayat-muzik-dedi/10542525

Haziran 03, 2011

Damien Rice iyidir, güzeldir, ruhu titretirrrrrrr


İş sonrası eve gelinir, james blunt haftasonusuymuş tv'de görülür, derken ya o şarkıyı bu adam mı söylüyordu kimdi kimdi derken nereden nereye gelinir. Damien rice'a gelinirse böyle olunurrrrrrrr :)

Şarkının iki hali de şahane ama ben yine her zaman ki gibi live versiyonundan yana olduğumdan onu paylaşıcam...

Sonra da kendilerinin diğer en sevdiğim şarkısını paylaşıcam. İki şarkı birden bir yerden köşesi olsun bunun adı da :))





Sonra offical video'yu da izleyin derim, şöyle ağlak cumalara özlem niyetine :)
http://youtu.be/5YXVMCHG-Nk