Ekim 31, 2011

Birhan Keskin - Kaktüs and Teksas



Kaktüs and Teksas

size,
bu odanın alacakaranlığından,
okyanusundan, beni boğan dalgalarından,
tenimde kalan tuzundan ve
yastıklarda kuruyan gözyaşından
hiç bahsetmedim.

size,
nasılsın diyerek başlayan telefonlarınıza
(garip, tuhaf aslında)
beyaz bembeyaz tabiatımla
'iyiyim' diyorum.
yani aslında korkuyorum
bütün bunlar kıyamet
bütün bunlar cinnet
bütün bunlar cinayet demeye
bir daha düzeltilemeyecek sözler
söylemeye korkuyorum.

telefonla birlikte ışığı da kapatıp
bol şanslar deyişiniz, şanslar deyişiniz, deyişiniz
çınlarken içimde,
bunun beni ne kadar kırdığından
hiç bahsetmedim.
bahsetmediğim çok şey var daha
yaz çiçekleri, cam çiçekleri ölüyor
akşamın altını, gümüşe dönüyor
bunlar da önemli elbette
en az,
bana ihaneti öğrettiğiniz
bana kanatlarımı bıraktırdığınız kadar.


Birhan KESKİN

Ekim 26, 2011

Neylan & Serhat - Bir gemi olsa


Şimdilerde "o ses türkiye" diye başlayan yarışmaya bakıyordum geçenlerde. Kendilerini gördüğümde aklıma ilk gelen The Civil Wars oldu ve sonunda bu tarz birileri de çıktı bizden yola dedim. Kesin videoları vardır, müzikle uğraştıkları belli diyerek biraz bakındım ve Çalıntı Düşler tiyatro oyunu için yaptıkları müziklerin olduğu videolaru buldum. İçlerinden 2 tanesi çok çok bana yakın geldi. Sesleri, duruşları, müzik tarzları ile umarım değer bilinir diyeceklerimizden..
Ben sevdim, içimi ürperttiler, bir de siz bakın nasıl bulacaksınız :)


Yarışmadaki performansını merak edenler için: http://youtu.be/DRhEQesHmwI


Ayrıca bir kaç ses kayıtlarını da buldum :)


VAN İÇİN ROCK



40 rock sanatçısı Küçükçiftlik Park’ta Van’a destek konseri veriyor
Müzisyenler ‘VAN İÇİN ROCK’ konserinde bir araya geliyor

Van’da meydana gelen depremde çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybetti, birçoğu da evsiz kaldı. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan bu ortamda, müzisyenler en iyi yaptıkları şeyi, ürettikleri müziği arkalarına alarak Van’a destek için Küçükçiftlik Park’ta bir araya geliyor. 40 sanatçının koşulsuz olarak vereceği konser, 30 Ekim Pazar günü Küçükçiftlik Park’ta gerçekleştirilecek ve konserin tüm geliri Van’a destek için Kızılay’a verilecek.

Demir Demirkan, Emre Aydın, Feridun Düzağaç, Kurban, Model, Moğollar, Mor ve Ötesi, Ogün Sanlısoy, Redd, Şebnem Ferah ve Yüksek Sadakat’in de dahil olduğu 40 sanatçının ücretsiz olarak katılımıyla gerçekleşecek olan ‘Van İçin Rock’ konseri, 30 Ekim 2011 Pazar günü saat 11.00 – 00.00 saatleri arasında Küçükçiftlik Park’ta yapılacak. Açılışını Hayko Cepkin’in yapacağı konser, Dream TV‘den canlı yayınlanacak. İzleyiciler canlı yayında verilecek numaraya SMS göndererek katkıda bulunabilecekler. Biletleri 20 liradan satılacak olan konserin bilet, yiyecek, içecek vb. tüm gelirleri Türk Kızılay’ı vasıtasıyla Van’a aktarılacak.

Konserde malzeme yardımı da toplanacak
Küçükçiftlik Park’ta gerçekleştirilecek organizasyona katılımcılar Van’a göndermek istedikleri malzemeleri getirebilecekler. Alanda toplanacak tüm malzemeler Şişli Belediyesi ekipleri tarafından ayrıştırılıp paketlenerek Van’a ulaştırılacak.

Ekim 24, 2011

Van için yardıma koşun...


Mng Kargodan Van'a ücretsiz gönderim kampanyası....

Acil ihtiyaç listesi de belirlenmiş. (Şuanda en çok ihtiyaç duydukları şeyler ; battaniye, kışlık giysi, kuru gıda, çocuk maması, içme suyu, bebek bezi, kışlık giysi vb.) ücretsiz olarak yapabilirsiniz. Mutlaka evlerinizde uzun zamandır giymediğiniz, kullanmadığınız ya da hevesinizi aldığınız eşyalarınız vardır. Artık onlardan ayrılma vakti gelmedi mi?
Somali için ellerimizi uzattık şimdi sıra bizde. Herkesin katılımcı olmasını dilerim.

Maddi yardımlar için ise:

"Türk Kızılayı’na bağışta bulunmak isteyen vatandaşlarımız, 168 Bağış ve İletişim Hattını arayabilirler."


Best Van Tur (444 00 65) ve Van Gölü Turizm (444 65 65) telefon numaraları ile irtibat kurup, kıyafet ve yiyecek yollanabiliyor.

Erciş Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı: 0-432-351-59-06

Kızılay Yardım Hattı: 0 312-245-45-00, 0 312-430-18-14

Kızılay Afet Merkezi (İstanbul) 0 216 517 08 00

Kızılay, yardımda bulunmak isteyenlerin 168'i arayabileceğini de açıkladı.

AKUT: 2930'a AKUT yazan bir SMS mesaj ile AKUT'a 5TL katkıda bulunabilirsiniz.

Şişli Belediyesi (0212 288 75 76) Mavi Masa ile yarın sabah bir yardım daha çıkaracak.

İHD: 0 554 652 27 02 ve 0 539 582 71 41.

Sarmaşık Derneği Van Şube:Garanti Bankası: 120006200046400006297753
Akbank: 560004600456888000109028
DenizBank: 400013400000553733100001
VakıfBank: 900001500158007299186339
HalkBank: 890001200933900016000161

ELAZIĞ DA YARDIM ELİ UZATTI
Yardımda bulunulacak hesap numaraları ile aynı yardım için temas kurulacak kişi ve telefonlar şöyle sıralandı:
''Ziraat Bankası Elazığ Şubesi Şube Kodu: 0186TL Hesap No: 54064793-5022
IBAN No: TR170001000186540647935022
USD Hesap No: 54064793-5023
IBAN No: TR870001000186540647935023
EURO Hesap No: 54064793-5024
IBAN No: TR600001000186540647935024
Ayni yardımlar için İl Özel İdaresi Deposu: 0 424 247 58 60 Ramazan Talay: 0 506 705 14 53, Necati Bayram: 0 535 849 74 02, Sedat Murat 0 536 434 62 11.''

Tape Five - A Cool Cat In Town

Pazar geçişi pazartesi sendrom öncesi şarkısı olsun :)

Ekim 23, 2011

Ümit Ünal - Nar


Penguen 2

O büyük ve muazzam zamanda unuttum

Kanatlarım çok oldu üşüyor benim

Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor

Bu yüzden eğik boynum.


Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı

Bundan gözlerimdeki kayalık,

içimdeki serseri buzullar


Dürtme içimdeki narı

Üstümde beyaz gömlek var.


Birhan Keskin



Altınportakal yorumlarını okurken Ümit Ünal imzalı bir yazıya takıldım. Filmin sadece fragmanını görmüştüm ama detay bilgilerini bilmiyordum. Bu gece yeniden aklıma gelip inceledikten sonra merakım fazlasıyla arttı. Şimdi gösterim tarihini bekler duruma geldim.
Film girişinde Birhan Keskin'in şiirinden bir dize ile başladığını okuduğum bir eleştirmen yazısında yüzümde yine bir tebessüm hakim oldu. Bu sıralar bu kadınla çok sık ka
rşılaşıyorum, umarım canlı da karşılaşma şansını bulurum bir gün. Şiiri ilk okuduğumda bende aynı dizeye takılmıştım ve filmde de bunu kullanmışlar.
"Dürtme içimdeki narı /Üstümde beyaz gömlek var." Bu kadının dili nereye değse orası sızlar....

Tanıtım filminin yanı sıra, Jehan Barbur yorumuyla soundtrack şarkını ve Ümit Ünal'ın yazısını da paylaşacağım...
İyi pazarlar...


PS: Kendisi hakkında bilgiler için:
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Cmit_%C3%9Cnal
http://www.facebook.com/umitunalfilm
http://asyadada.blogspot.com/

Film hakkında bilgiler için:
http://www.nar-film.com/tr/default.html







Portakal 'Nar'ı Görmezden Geldi


''(...) O gece ödüle bir değer atfetmediğimi açıkladım, ben verdikleri "özel" ödüle "jüri ÖZÜR ödülü" diyorum. Bir tür teselli armağanı. "Filmini takdir ettik ama ödül verecek kadar anlamadık, idare et...". Ödülü almak için sahneye çıkınca bir konuşmaya başladım: İlk senaryomun çekilmesine önayak olan Müjde Ar'a teşekkür edecek ve bu yüzden ödülü asıl Müjde'nin hak ettiğini söyleyerek kendisine iade edecektim. "Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler". Ama kafamın içinde dolanan binlerce tilki birkaç saniye içinde o kadar fevri davranmamam, geceyi berbat etmemem gerektiğini bağırdılar ve lafı zor bela dolandırıp yapımcıma, film ekibine, sevgilime teşekkür ederek bitirdim ve yerime oturdum.

Bu söylediğimde gizli bir kibir bulanlar olabilir. Gizli saklı konuşmadan açıkça söyleyeyim: Yarışmada yer alan filmlerin çoğuyla kendimi aynı "klasmanda" görmedim. Ne dil ve üslup, ne de söyledikleri şeyin derinliği ve önemi açısından aynı yerdeydik.

Ancak ben birçok izleyici ya da eleştirmen gibi "Bu kötü öğrenci filmi görünümlü filmlerin Antalya'da ne işi var?" demiyorum. Bence bir yönetmenin amatör kameralarla evinde çektiği bir filmin ya da TV dizisi estetiğine özense de kendince hikayeler anlatmaya çalışan bir ilk filmin festivalde bulunması önemlidir ve sinema yapmak isteyen gençler için teşvik edicidir. Ayrıca bu tür filmler festivalin çok sesliliğini, demokratikliğini, skalasının genişliğini gösteririr.

Ama ödüllendirmeye gelince bence iş değişir. Büyük ödül verdiğiniz bir filmi, yönetmeni geleceğe örnek olarak gösterirsiniz. Ayrıca verilen ödüller festivalin karakterini ve düzeyini belirler. Bir filme ödül vermek hem yönetmene "Çok doğru yoldasın devam et" demektir hem de sinema dünyasına "Bizim bakışımızla örnek alınması gereken film budur" demektir. Yıllar önce Zeki Demirkubuz ya da Nuri Bilge Ceylan'a peşpeşe verilen ödüller bu ülkede bağımsız sinemanın önünü açtı ve onların ardından gelenlere örnek oldu.

Zenne filmi de büyük ödülün önde gelen, üstelik gösterimde dakikalarca ayakta alkışlanmış bir adayıydı. Bir başka gazete haberi de yarışın Nar ve Zenne arasında olacağını ilan ediyordu.

Ama jüri Zenne'ye "En İyi İlk Film" ödülü vermekle yetindi. Filmin baş karakterini canlandıran yani baş rolü olan oyuncuya "En İyi Yardımcı Erkek" ödülü verildi.

Nar'a "sus payı" ya da "özür" mahiyetinde, gerekçesi de kaybedilmiş, ne idüğü belirsiz bir "özel" ödül verilirken En İyi Kurgu, En İyi Senaryo, En İyi Film ödülleri Güzel Günler Göreceğiz adındaki filme gitti.

Filmin genç yönetmeninin hevesini kırmak istemem ama ben bu filmin gösteriminde son 40 dakikaya dayanamayıp çıkmıştım. Eğer son 40 dakikada büyük bir sentez gerçekleştirip olağanüstü bir noktaya varmadıysa, çok acemice ve özentiyle yazılmış, belli formülleri başarısız bir şekilde uygulamaya çalışan, "Rusça Nazım şiiri okuyan Rus fahişe" gibi olağanüstü klişeleri barındıran bir filmdi. Benim görüşlerimi haset ateşinde yanan birinin sabuklamaları olarak görenler olursa filmin yukarıda paylaştığım eleştirmenler listesinde tek bir dalda bile tahminlere girmediğini ve örneğin Atilla Dorsay tarafından "beş kahramanlı karmaşık öyküsünü genelde bir klişeler yumağı halinde sunuyor ve ancak birkaç sahnesiyle etkili oluyor", ya da Olkan Özyurt tarafından "senaryosu ve kurgusu defolu" diye anıldığını hatırlatayım.

Ödül töreninin ardından hemen hemen tüm eleştirmenler ödüllerin adaletsiz ve isabetsiz olduğu konusunda fikir belirttiler. Haberturk kanalında tören çıkışı canlı yayında Nar'a haksızlık yapıldığını belirten Burak Göral ve Mehmet Açar'ın söyledikleri benim için önemliydi. Haberturk videosunun linki burada.

Nar'a haksızlık yapıldığını düşünen bu insanların yakınım olmadığını, kimi eleştirmenlerin özellikle son üç filmimde beni yerin dibine sokan şeyler de yazdığını ekleyeyim. Nar konusunda tarafsız olduklarına eminim.

O zaman bunca insanın takdirini kazanmış bir filmin "özür" ödülü dışında görmezden gelinmesinin esbab-ı mucizesi nedir?

Bu sonuç ya jürinin sinemayı herkesten fazla bildiğini ve ödül verdikleri filmde çok özel cevherler keşfettiğini ya da sinemadan zerre kadar anlamadığını gösteriyor. Ya da (allah korusun) kişisel hınçlar gibi başka unsurların, başka hesapların işin içine girdiğini düşündürüyor.

Sakın kimse "Sen bilinen bir yönetmensin, gençlerin de desteğe ihtiyacı var" gibi martavallar sıkmasın. Film festivali, ulufe dağıtılan bir yer değildir. Gençler desteklenecek diye gerçekten iyi olanları yok sayarsanız festivalin saygınlığını azaltır, düzeyini düşürürsünüz sadece. Koskoca Altın Portakal sinema yapmak isteyen gençlere kötü bir filmi örnek gösterirse sinemaya yarar değil zarar getirir. Ayrıca kötü bir işi teşvik etmek, o işin yaratıcılarına da zarar verir, girdikleri yanlış yolu ya da eksiklerini göremeyecek hale getirir. "Genç Sinemayı" teşvik etme meraklılarına, Antalya'da 2005'te Korkuyorum Anne gibi bir başyapıtı yok sayarak En İyi Film Ödülü verilen Türev filmini hatırlatırım. Kim hatırlıyor Türev'i? Yönetmeni gerçekten teşvik görüp ikinci bir film çekti mi?

Şimdi şunu diyenler de çıkabilir: "Bu jüriyi kabul ederek yarışmaya girdin, ödül alamayınca çirkefleşmek de neyin nesi?" Cevap: Bu jüri örneğin çok beğenilen Zenne filmine ya da benim de tuhaf finaline rağmen çok beğendiğim Geriye Kalan'a büyük ödülü verseydi sesim çıkmazdı. Çünkü "sinema anlayışları böyleymiş" diyebilirdim. Örneğin hayran olduğum Kosmos, Bir Zamanlar Anadolu'da, ya da Vavien gibi filmlerin karşısında "Özel" ödül alsam anlardım. Nar mütevazı bir film, bir ana akım sinema örneği değil. Daha önceki filmlerim 9 ve Ara gibi mikro bir alandan büyük resme bakmaya çalışan, görkemli görselleri olmayan, sinema dilinde devrim yapmaya uğraşmayan, küçük ama söyleyecek büyük lafları olan bir film. Yerimi, haddimi biliyorum.

Ama bu jüri benim tanık olduğum kadarıyla hiç kimsenin beğenmediği bir filmi beğendi ve defalarca ödüllendirdi. Sadece kadınlardan kurulu bu jüri, her filmden önce dünya kadınlarının alkışlandığı, kadın temalı bir festivalde; ülkemizin asıl iktidarı, baş belası maço erkeklik kalıplarını olumlu örnek olarak sunup yücelten, tek kelimeyle korkunç bir karakteri canlandıran oyuncuya En İyi Erkek Oyuncu ödülünü takdim etti. Aynı jüri bir eşcinsel töre cinayetine kurban giden Ahmet Yıldız'ı anlatan filmde, ana karakteri başarıyla canlandıran başrol oyuncusuna Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü verdi. Sanırım o oyuncu da benim gibi, nezaket icabı kabul etti ödülü. Bütün bunların sebebini hesabını sormak, en azından tepkimizi göstermek hakkımız var sanırım.

Maalesef henüz çok az kişinin izlediği filmlerden bahsediyoruz. Bu yazıyı okuyanların çoğunun sağlama yapma olanakları, Antalya'da yaşanan skandal havasını hissetme şansları yok. Ara filmimle çok benzeri başıma geldi. İki üç ay içinde bu filmler gösterime girdiğinde, genel seyirci karşılaştırma imkanı bulduğunda, ak koyun kara koyun belli olacak, eleştirmenlerin dile getirdiği haksızlık hissini herkes anlayacak. Ama ne yazık ki Altın Portakal'ı kimse hatırlamayacak ve herşey sessizlikle karşılanacak. Bu yazıyı, olay henüz tazeyken, herşeyin üstü toz tabakasıyla kaplanmasın ve unutulmasın diye yazıyorum. (...)''

Ümit Ünal


Ekim 21, 2011

13 kısa öykü


1.
Bu gün bir türlü atmaya elimin varmadığı ıvır zıvırın durduğu dolabı açtım. Bir tomar tozlu fotoğraf üzerime düştü. Onlarcasını siyah bir çöp torbasına doldurup, dolabın üst rafına bozuk ütüyle, kokuşmuş kramponların üzerine sıkıştırmışım. Hepsi yerlere yayıldı. Bir zamanlar kendim dahil herkesin ne kadar genç olduğuna hayret ettiğim o korkunç fotoğrafları ellemek bile istemediğim için evden kaçarcasına çıktım. Bir gün döner toplarım.

2.
Telefondaki ses kendini tanıtmamakta diretiyordu. Bir zamanlar aşk yaşadığım bir kadın olduğunu ima eden cilveli bir edayla konuşuyordu. Yanlış numara olduğunu söylemek istemedim.

3.
Araba kullanıyordum. Radyonun istasyon düğmesi sayısal olmadığı için hangi frekanstan yayın yaptığını öğrenemediğim bir kanalda duydum: Çok az ömrüm kalmış. Şaşkınlıktan kaza yapıyordum. Son anda kanalı değiştirmeyi akıl ettim.

4.
Yirmi yıldır oturduğum mahallenin karakolunun önünden geçerken nöbet tutan polis memuruna her zamanki gibi selam verdim. Arkamdan koşup kolumu sertçe tuttu. Karakoldakilerin kimliğim konusunda kuşkuları olduğunu söyledi. Soğuk soğuk terledim. O gün hayatımda bazı değişiklikler yapmaya karar verdim. Sonradan şaka yaptığını anladım ama artık çok geçti. Kararlarımı uygulamaya koymuştum.

5.
Üzgün olduğum bir gece, kartpostal koleksiyonumu komşunun oğluna verdim. İyi ki önceden hepsinin fotokopisini almışım.

6.
Olur olmaz zamanlarda uykum geliyor. Gizli gizli uyumayı alışkanlık haline getirdim. Fakat hiç rüya göremiyorum. Uyumadan önce eskiden görmüş olduğum rüyaları düşünüyorum. Rüya aleminin yanlış bir kapısından dışarı çıkmışım gibi geliyor, dönüş yolunu bulamıyorum.

7.
Birilerinin en kısa öykü yarışması düzenlemesini bekliyorum.

8.
Boş zamanlarımda çocukken çözemediğim matematik problemlerini çözüyorum.

9.
Geç kaldım.

10.
Lisedeki en yakın arkadaşım psikolog olmuş. Telesekreter fobisi olan hastalara baktığını öğrendiğimden beri onu aramıyorum.

11.
Sabahları kalktığımda kalbimin bomboş olduğunu hissediyorum. İçmek için bir bardağa su koyup dikkatle inceliyorum. Yanlışlıkla bir su perisi yutmak istemem.

12.
Karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmadığım için gündelik hayatım tehlikelerle doluymuş. Pencereden beni izleyen yaşlı komşumuz bir gün bu yüzden öleceğimi söyledi. Bunun beni şaşırtmayacağını söyledim. ‘Beni de’ diye cevapladı. Yaşlı gözleri hınzırca parlıyordu. Oturduğum daireyi torunu için satın almak istediğini nicedir biliyordum.

13.
İşyerindeki arkadaşlar benim için sürpriz bir doğum günü kutlaması hazırlamışlar. Çok şaşırdım ve sevindim. Onlara başka bir günde doğduğumu söylemedim. Onların da beni başkası sandıklarını çok sonra öğrendim.

Murat Gülsoy

Kendisi ve diğerleri için:

http://muratgulsoy.wordpress.com

Ekim 17, 2011

Çağlar Yerlikaya - Fişini Sen Mi Çektin Rüyalarımın


Saat: 01.59… Sokaktasın ve evine doğru yürüyorsun. Elinde ne zamandır aradığın ama hâlâ bulamadığın bir aşkın boşluğu var. Mağazaların önünden geçerken, gözün vitrindeki mankenlere takılıyor. Hepsinin bakışlarını bana benzetiyorsun. Hepsi çıplak. Sanki hepsi bir eliyle, diğer elinin arasına adresini tutuşturuyor. Sanki camları kırsan, hemen koşup sarılacaklar sana. Sonbahar-Kış sezonunda hayat ne kadar yalnız değil mi?

Çağlar Yerlikaya

Fişini Sen Mi Çektin Rüyalarımın

Liman Yayınları / Şubat 2011

Mabel Matiz - Zaman

Birhan Keskin'in "zaman" şiiri ve üzerine Mabel'in melodisi + sesi eklenince ortaya bu muhteşem eser çıkıyor.

Önce şiir sonra şarkı.. Keyifle..

ZAMAN

şimdi, bir de burdan baktım sana

senden kaçırdığım

kedere boğduğum anlara.

...

Beni içine al artık

seni mutsuz kılan duyguyu

kırmak istiyorum.

...

Bir yerden aşağı,

çok aşağı düştüm

zaman:

solgun ve gri bir koridordu

orada çok üşüdüm.

(Cinayet Kışı + İki Mektup şiir kitabından)


Ekim 15, 2011

Kaba kulak ödülleri

Neden Kabakulak?

Bu Sene De Böyle Olsun İstedik

En iyi çağrı merkezi ödülleri 2006 yılından beri her sene veriliyor malumunuz. Bizler de çağrı merkezlerinde yaşanan sorunları ve bizleri yok sayan bu ödülleri basın açıklaması yaparak protesto ediyoruz. Bu sene geçen senekilerden daha farklı bir organizasyon yapmayı istedik ve biz de bir ödül vermeye karar verdik. Ödülümüzün adı “Kabakulak”.

Kabakulak Ödülleri Kime Gidecek?

Kabakulak ödüllerini beş kategoride dağıtacağız. Kategorileri ve kategorilere dair kısa açıklamaları ankete katıl” sekmesine tıkladığınızda görebilirsiniz.

Ödülü alacak çağrı merkezlerini şimdiden tebrik ediyoruz bizim ödüllerimiz sponsorluk ilişkilerine bağlı olmadığı için çok daha sahici olacaktır emin olun.

Peki Ben Ne Yapabilirim?

Ankete katılabilirsin. Her zaman yaptığınız şey.

Ortalığı velveleye verebilirsin:

Yeniçeriler kazan kaldıracakları zaman kulaktan kulağa fısıldaşıp birbirlerine haberdar ederlermiş, Gizli saklı yürüttükleri bu haber yayma faaliyetine de pasoparola derlermiş. Sen de kazan kaldıran yeniçeriler misali sosyal medyada, çay kahve molalarında, eş dost ortamlarında kabakulak ödüllerini pasoparola ederek katılımı arttırabilirsin. Arttırsan ne güzel olur.

Geceye gelebilirsin:

O gece paranın pulun fuarın derdine düşmeyeceğimiz ve şirket – mirket anlamayacağımız için çok eğleneceğiz. Sen de dahil eski yeni bütün çağrı merkezi çalışanlarını ve dernek dostlarımızı ödül gecemize davet ediyoruz.

Geceye dair ayrıntıları pek yakında Gerçeğe Çağrı Merkezi’nde ve Kabakulak Ödülleri‘nde duyuracağız.

http://www.kabakulakodulleri.org/tr/Default.aspx

Ekim 08, 2011

Mabel Matiz - Söylese O Ben Söyleyemem


Bu akşam Mabel'in konseri vaaaaaaaaaar. Haydi gidelimmmm :)

Sonunda kaçırdıklarımın üstüne özür mahiyetinde en önde bulunarak coşkuyla alkış tutucam...
Takip edenleriniz, sevenleriniz, seven arkadaşlarınız varsa durmasın koşsun gelsin derim.. Keyifli bir kaç saat geçirebilirsiniz. Sohbet ve müzik bir arada olacak..

Face kullananlar için event: http://www.facebook.com/event.php?eid=277454805599388
(sanırım böyle oluyor, face kullanmayınca tahminen gönderdim)

Benim gibi kullanmayanlar için detaylar:

Mabel Matiz; 8 Ekim'de Salon IKSV'de!

- 8 Ekim 2011
- 22:00
- Salon IKSV

Bilet fiyatları
- Masa 30 TL
- Ayakta 25 TL
- Öğrenci 20 TL

Biletler biletix'te!
http://web03.biletix.com/etkinlik/MQS74/TURKIYE/tr

Bir de güzel şarkılarından paylaşalım..


Bu kadına dikkaaaaat!!

Ben izledikten sonra dudaklarımı kulaklarımdan ayırmak zorunda kaldım, mask gülümsemesi nasıl oluyormuş anladım :D

Devamı ne zaman yayınlanır bilmiyorum ama güzel bir yerden yakaladıkları kesin.
Hadi canım böyle şeyler mi var demeyin, dürüst olun ve vaar uleeen yaşıyoruz diyin :) Kabullenmek başlangıçları getirir...

Tabi izlerken hemen aklıma fotoğraf sahnesi misali bir konuşma geldi:

Bir gün "ti" bana, kızım normal olmayınca kazanamıyor insan dedi, acaba bundan mı ilişkilerimiz yürümüyor, bana deliymişim gibi baktıklarını görüyorum dedi. Yani buna benzer cümlelerden birisiydi. "ti" laf aramızda bu kızın daha sakinlisinden ama tıpkısısından diyebiliriz :D
Ama şimdi, normal oluncada hayat ev-iş- ev- yatak odası arasında gidip geliyor. Ya da normal insanlar dediğimiz ama dışlamadığımız takım bizi niye dışlıyor azıcık onlardan başka bakıyoruz ya da yaşıyoruz diyeee... burada bir soru cümlesi var ama ben hala bir cevap bulamadım, bulan varsa iletsin :P
Her zaman ki gibi neyseeee diyoruz. Bu bakımdan çılgınlık iyidir, delirmeden tabisiii.. Tam gaz devammmmm :D

Haftasonunuza eğlence ve bol neşe katması dileği ile :))
Tanıtım filminden sonra dizi sitelerinden takip edinizzzz :)) ilk 3 bölüm yayınlanmış durumda.

Çok derdim vaaaaaaaaaaaaaar çooooooook

Offff yaaaa, insan çok mutsuz olunca böyle videolara kitleniyor sanırım. Leyla mecnun postundan sonra daha da fenasını "ti" sayesinde dinledim. Ben dağıldım, sizde dağılın :)))

İşte son zamanlardaki hallerim budur :D


Ekim 04, 2011

Leyla ile Mecnun kamera arkasından :)))

Bu adamlardaki kafa nasıldır bilmiyorum ama dizi yazsak böyle bir şey yazmalıyız kesin :) Bu sette çalışmak isterdim yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa