Aralık 17, 2010

Şeb-i Arûs / Dügün gecesi

"Hamdım, piştim, yandım"

Şeb-i Arus lügat manası düğün gecesi demektir. Mevlana Celaleddin Rumi kendi ölümüne rabbine duyduğu aşktan dolayı sevgiliye kavuşma yani düğün gecesi demiştir.

Mevlana Celaleddin Rumi´nin ölüm yıl dönümlerinde 17 Aralık tarihlerine denk gelen haftalarda yapılan ve "Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri" olarak isimlendirilmeye başlanılan törenler, halk arasında Şeb-i Arus Şenlikleri olarak da anılmaktadır.

Nitekim bir gazelinde;

Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma...
Benim için ağlama, yazık, vah vah deme;
Şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,
Cenâzemi gördüğün zaman firâk, ayrılık deme,
Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,
Beni toprağa verdikleri zaman, elvedâ elvedâ demeye kalkışma,
Mezar, cennet topluluğunun perdesidir.
Batmayı gördün değil mi? Doğmayı da seyret, güneşle aya gurûbdan hiç ziyân gelir mi?
Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?

Hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı? Can Yusuf’u ne diye kuyuda feryad etsin?

Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç.
Zîrâ senin Hayy u Hû’yun, mekânsızlık âleminin fezâsındadır.

Aralık 10, 2010

Gustave Flaubert - Bir Delinin Anıları

Bir hafta kadar önce alıp okuma şansım oldu. Bir kaç sefer kitap gezi günlerimde denk gelmiştim ama hep sonraya ertelediklerimdendi. Flaubert'i hiç okumamıştım. Madam Bovary'i sıkça duyuyordum ama önceliği bu kitabına verdiğim için hiç pişman olmadım.
Bir delinin anıları yazarın 17 yaşında kaleme aldığı bir gençlik eseri olarak tanıtılsa da hiç de hafife alınacak bir kitap değil. Sel yayınlarından mart ayında çıkmış olan kitap, çevirmenin Flaubert hakkında akıcı ve esprili bir şekilde tanıtım yazısı ile başlıyor. Kesinlikle bu kısmı da okumanızı öneririm. Yazar hakkında bir çok ayrıntıya sahip olacaksınız.
Ben kitabın içinden -tamamını yazmadım, üşengeçlik ettiğimden değil sadece devamını kitabın içinde okuyun diyerek- sevdiğim bir kısmı paylaşmak istedim.

XIX
Ah! Sonsuzluk! Sonsuzluk, devasa çukur, derin uçurumlardan, bilinmeyenin en yüksek bölgesine tırmanan sarmal; hepimizin, içinde, baş dönmesine kapılmış halde dönüp durduğumuz eski fikir, herkesin içinde taşıdığı uçurum, uçsuz bucaksız uçurum, dipsiz uçurum! İstediğimiz kadar günler boyu, geceler boyu, endişelere gark olmuş vaziyette kendi kendimize soralım:"Nedir bu kelimeler. Tanrı, Ebediyet, Sonsuzluk?" Bir ölüm rüzgarı tarafından sürüklenerek bunun içinde dönüp duruyoruz, kasırga tarafından yuvarlanan yapraklar gibi. Öyle geliyor ki, sonsuzluk bizi kuşkunun bu devasa beşiğinde sallamaktan o zaman zevk alıyor.
Mamafih kendimize hâlâ şöyle diyoruz: "Aradan yüzyıllar, binlerce yıl geçtikten sonra, her şey eskimiz olacağı zaman, orada bir sınır taşı olması gerekecek."Heyhat! Edebiyet önümüzde dikiliyor ve biz ondan korkuyoruz, bu kadar uzun sürmesi gerekecek olan şeyden korkuyoruz, biz ki o kadar az sürüyoruz.
Bu kadar uzun!
Kuşkusuz, dünya artık olmadığı zaman, o zaman yaşamayı ne çok isterdim, doğasız yaşamayı, insansız, o boşluk ne büyüklüktür! Kuşkusuz o zaman, karanlıklar olacak, eskiden dünya olmuş olan biraz yanmış kül, ve belki birkaç damla su, deniz. Tanrım! Hiçbir şey! Sadece boşluk... Sadece, enginlikte bir kefen gibi uzanan yokluk.
Ebediyet! Ebediyet! Bu her daim sürecek mi? Her daim, sonu gelmeksizin?
Ama öte taraftan, kalan olan, dünyanın kalıntılarının en küçük parçası, ölmekte olan bir yaradılışın son nefesi, boşluğun kendisi bile, var olmaktan bıkmış olacak; herşey mutlak bir yıkımı çağıracak. Bu sonu olmayan şey fikri betimizi benzimizi attırıyor, heyhat! Ve biz o şeyin içinde olacağız, şu an yaşayan bizler-ve bu enginlik hepimizi yuvarlayacak. Ne olacağız? bir hiç olacağız, bir nefes bile değil.
.............
syf: 75-76

Kitap ile ilgili çok bir yazıya da denk geldim. Okuyalım bunu da derseniz : http://www.insanokur.org/?p=17479

Aralık 09, 2010

Bok Kültürü - Sayı : 21

Bir çok fanzini yakınen takip etmeye çalışıyorum. Bazılarına kitapçılar ya da akmardan ulaşıyorum, bazılarına arkadaşlarım aracılığı ile, bazılarına da internet üzerinden. Bundan sonra fanzinler ile ilgili paylaşımlarım çokça olacak, hazırlıklı olalım :)

Öncelikli olarak bugün bir postumda da adı geçen arkadaşım Layne'in fanzinini paylaşmak istedim.

Fanzini indirmek ve devamında takipte bulunmak için: http://bokkulturu.blogspot.com/2010/12/bok-kulturu-21-cikti_03.html tıklamanız yeterli.

Yanlıştı şiirini - ya da söylenmesini- özellikle okuyunuz :))

Fanzin hakkında -kendi blog sayfasından alıntı:-

Bok Kültürü 2007'nin mart ayından bu yana varlığını kör topal da olsa sürdüren ve herşeye rağmen denemekten vazgeçmeyen bir yeraltı edebiyatı çalışmasıdır. Bugüne kadar 50'yi aşkın amatör yazara "kafalarına göre yazdıkları" şeyleri yayınlama imkanı yaratmıştır. 2010'un ilk aylarında bir süreliğine yayını durduran fanzin, yeni çıkardığı sayılar ile yoluna devam etmektedir. Fanzinin tüm sayılarına blog üzerinden (pdf olarak) ulaşmak mümkündür.

Birkaç başlıkta durumu özetlemek gerekirse:

Bok Kültürü Nedir?


Bok'un kültürü, kültür'ün boku, boktan kültürler yada kültürel boklar... Bunların hiçbiri ile alakası yoktur bu ismin. Sadece can sıkıntısının tavan yaptığı bir dönemde Layne denen adamın kıçından uydurduğu bir "şey"dir...


Fanzin Nedir?

(Bok Kültürü için) Yazınsal her tür var olma biçimini kapsayabilecek ve öte yandan var olan bütün yazınsal biçimleri reddeden bir tavırlar bütünüdür.

Birhan Keskin - Soğuk Kazı

Soğuk Kazı /Suyun üstünü kaplayan şeyler, s. 18.

Kolaymış, çok kolaymış dedin.
Oysa suda, suyun en başında
üstünden atladığın, geçtiğin
beyaz büyük bir hayvan yatıyordu.
Şimdi bunu söylemeye değecek bir şey
yok. Oysa,
suyun üstünü kaplayan şeyler vardı.
Suyun üstünü kaplayan şeyleri aralayıp
sudan alman gereken şeyi aldın.
Kolaymış. Çok kolaymış dedin.
[Güller açtıkça kesilmeli diyor annem
Oysa,
Tabiatın kanunlarına hiç alışamadım ben.
Ve rüyamda çok gerekmedikçe bir şey görmem.]
Bir sebebi vardır, mutlaka vardır,
Hayyyıır diye uyanmamın bir rüyadan
Bu ne ki, elin olsun ıslanmıyor senin, bunca zaman
Neyi bekliyor, sudaki o büyük beyaz hayvan.
Kolaymış, çok kolaymış dedin.

Birhan Keskin

Metis Yayınları - 2010
http://www.metiskitap.com/Scripts/Catalog/Book.asp?ID=2141

Hangi İnsan Hakları


Hotmail'ime bakarken Layne arkaşımın msn geçmişinde dikkat ettim ve sonrasındaki incelemem ile hemen paylaşmam gerektiğini anladım :) Teşekkür ederim...

Erkeklerin sevgisi her gün 3 kadını öldürürken" DOCUMENTARIST bir kez daha soruyor: Hangi İnsan Hakları? Bu başlık altında çoğu Türkiye'de ilk kez gösterilen bir dizi belgeselde bu soruya yanıt arayacağız, dört gün boyunca. Aung San Suu Kyi, Rabiya Kadeer, Rachel Corrie, Pınar Selek gibi mücadeleci kadınlarla buluşacağız. Bazı filmlerin etkisiyle hararetli tartışmalara gireceğiz. Kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi konu alan panel, aktivist sinemacıları seyirciyle buluşturan söyleşiler, gündelikçilerin katılacağı forum tiyatro gibi yan etkinliklerde pek çok konuyu konuşacağız. Ezilenlerin sesi olup totaliter rejimlere direnen kadınların, kısacık hikayeleriyle vurdumduymazlığımızı yüzümüze vuran çocukların, şiddeti teninde yaşayan bireylerin şahsında, aynı soru daha güçlü biçimde çınlayacak: Sahi, 'Hangi İnsan Hakları?'

Panel

Erkek Egemen Sistemde Şiddetle Mücadele

Heteroseksüel erkek egemen toplum tarafından kadına yöneltilen şiddet karşısında örülen mücadele biçimleri; kadın ve eşcinsel direnişlerin örnekleri, örgütlülüğü ve yaratıcılığı üzerinden yükseltilen dayanışmanın tarihine odaklanan panel, şiddet karşısında inşa edilen, diriltilen, yenilenen deneyimleri kadınların yaşam olanakları üzerinden tartışmaya açmayı, kadınların özgürlüğü ve eşitliği mücadelesi ekseninde değerlendirmeyi hedefliyor.

Katılımcılar: Nihal Kuyumcu (İstanbul Üniversitesi), Habibe Yılmaz Kayar (KAHDEM - Kadınlara Hukuki Destek Merkez Derneği), Filiz Karahasanoğlu (Mor Çatı gönüllüsü), Esen Özdemir (Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu), Zeynep Özdal (KİHEP: Kadının İnsan Hakları–Yeni Çözümler Derneği), Eylem Çağdaş
Moderatör: Gülnur Elçik
(Kadın Kapısı)

11 Aralık 2010, C.tesi, saat 19:00
Tütün Deposu


AKTİVİST FİLMLER
10 Aralık 2010 16:00

Gösterim ve söyleşi:
Nefti Yeşil ve Mavi-İdamlar*
Özgür Açılım Kolektifi


Kızgın Kan, 52’

11 Aralık 2010 19:00

SATUR-DOX

Ozan Erözden: “Sırp’ın Sırp’tan Başka Dostu Yok mu? - Sırbistan’da Miloşeviç Sonrası Değişen Algılar ve Aşırı Milliyetçilik”

Diğer etkinlik bilgileri için: http://www.documentarist.org/insan/etkinlik.html

Aralık 02, 2010

İncir Reçeli

"Saklandıkları yerden aşk için çıktılar"

Öncelikle kendime dair kısa bir bilgi: Uzun zamandır bilgisayar arızası nedeni ile yazamadım. Şimdi de anlık çalışan bir bilgisayar üzerinden deneme yapıyorum. Umarım gönderebilirim :)

Gelelim geceki post'uma.
İncir Reçeli. Bu filmi büyük bir merakla beklemekteyim(z). Şubat 2011'de sinemalarda görebileceğiz haberlerini okudum.
Konusu :
Metin 30’lu yaşlarında hayatını TV’lere skeç yazarak kazanan bir adamdır. Yazdığı senaryoları reddedilen bir gün gittiği barda, hayatını tümüyle değiştiren Duygu’yla tanışır. Duygu ve Metin bir masala başlarlar ama sonu başından belli bir masaldır bu…

Filme olan merakımı
tetikleyen diğer unsur ise tanıtım filmindeki şarkıyı duymak oldu. Her zaman ki gibi yine filmlerden şarkıları paylaşıyor durumum var ama başka bir kare de izlemedim henüz .

Keyifle dinleyiniz. Minik uyarı; alkol isteği yaratabilir :))