Aralık 18, 2012

Mine Söğüt ile sohbet

Mine Söğüt ile; Kadın ve Doğa - Kutsal Annelik ve Seçim Hakkı üzerine keyifli bir sohbet.

Anne Olmak İstiyor muyum? from Mutlu Polat on Vimeo.

Aralık 17, 2012

Jane Austen

Jane Austen romanlarından çıkarabileceğimiz hayat dersleri:

 

İnce bir romantizmin yanında keskin bir mizah ve gerçekçilikle, küçük kasabalarda dönen küçük entrikaları ve birbirlerini 'uzaktan seven' büyük kahramanları anlattığı romanlarıyla sevdiğimiz Jane Austen'ın, dün, 16 Aralık'ta doğum günü vardı: Bugün yaşasaydı, 237 yaşında olacak, belki de hala kadınları ve bağlı oldukları kurallar çevresinde uzanmaya çalıştıkları hayatları ve gerçekleştirmek istedikleri hayalleri kaleme alıyor olacaktı.

http://www.sabitfikir.com/haber/jane-austen-romanlarindan-cikarabilecegimiz-hayat-dersleri

SEMA MORİTZ - KAÇSAM BIRAKIP


"...
Kalbim yanıyor ismini her kimden işitsem...."



Albümün detayları için:

http://www.kultursanat.org/haber.php?id=288

Kaan Altınova - Aynı Şehir Aynı Sen

Ne zamandır aklımdaydı, paylaşmayı unuttuğumu yeniden bir dinleyince farkettim...

Kaan Altınova'dan sahneler :))  Çok yakında bomba bir düet'te gelecek. Bekleyiniz.




Diğer videoları ve destek vermek için

http://www.youtube.com/user/kaanaltinovaofficial/videos

https://www.facebook.com/kaan.altinova.official

Cem Adrian & Ayten Alpman - Hani Bazen

Yeni Cem albümünden muhtemelen Mutlu Yıllar şarkısını paylaşmam gerekiyordu ama ben buna takıldım kaldım. Mutlu Yıllar şarkısı şahane ve klibi de çok çok iyi fakaaaat yine de önce bu :)







PS: Tüm ölü melekler için bir dakikalık saygı duruşu..... diyen bu akla ve ruha ne diyebilirim ki...


Detaylar bilgiler vs vs için :)
 http://www.cemadrian.com/cemadrian/

https://www.facebook.com/cemadrian

Aralık 14, 2012

Yael Naim new soul

Eskilere dalınca neler neler çıkıyor :))



Ane Brun - "Words"

Bunu  paylaşmayı unutmuşum :)
Şarkı kadar klibe de dikkat edelim derim :)


DAN MANGAN - Rows Of Houses / Leaves, Trees, Forest (LİVE)




Amy Millan - Skinny Boy


Keaton Henson - Sweetheart, What Have You Done To Us

Gün'e başlangıç şarkısı olsun :)



Kendisine ulaşmak için:

https://www.facebook.com/keatonhensonfanshttps://www.facebook.com/keatonhensonfans

Kararsız Okur: İçinizden yazar çıkar mı?







Thomas Mann, yazarı şöyle tanımlamış: diğer insanlara kıyasla, yazmakta zorlanan kişidir. Yani yazmakta zorlanıyorsanız, doğru yoldasınız. Hemingway demiş ki; yazmak kolay, tek yapmanız gereken klavyenin başına oturup kanamak. Yazmaya oturmadan önce yapmanız gereken ise okumak ve daha çok okumak, diye önermiş Faulkner.



Edebiyat kuramı üzerine yazılmış bütün kitaplar yazarlıkla ilgili ipuçlarıyla dolu. Kuram değil, tecrübeden öğrenirim derseniz, yazarların kendi yazı maceralarında yanıtlar bulabilirsiniz. Kısa yoldan teknik bilgiler isteyenlere, yaratıcı yazarlık öğreten metodlar var. Yazmak konusunda ortaya atılan her kuram, önerilen her teknik, ünlü yazarların öğütleri, sayfalarca müsvedde, ilham perileri, bol kahve bir araya gelse içinizden bir yazar çıkar mı? Önünüzde duran o boş beyaz sayfa hala sözcükler bekliyorsa sizden, okları takip edin; ustanızı, öğretmeninizi, ilhamınızı bulun.

Alıntı: http://www.sabitfikir.com/dosyalar/kararsiz-okur-icinizden-yazar-cikar-mi

Turgut Uyar dilinden

"..
Ah Tomris! Bilsen ne kadar da yetersiz şimdi zaman. Övgülere sığmayan günlerin içinden, övülmeye değer kahramanlar doğurmaya çalışan kadınlar artık analar. Analardan bir duvar gibi örülü günlerin gündeminde, yeni sözler icat etme çabası var. Birden beliren, ucu ancak ağrılı bir başkaldırı ile görülebilecek meydan ortasında vâkur bir eda ile dikili büyük saat çınlaması gibi her saat başı seni anışı
m. Senden ümitli bir aşk hikâyesi, birkaç yolculuk bileti, binlerce yazılıp yazılıp silinmiş, yırtılmış, atılmış, onlarca kadar da elimde olduğu gibi duran şiirler çıkarabildim.
 
Ah Tomris! Bilmeliydin hâlbuki; ne varsa sen idin hayatımda ve hayatım boyunca yaşadığım her diğer şeyin, içinde beliren bütün özge anlamları senin anlında biriken çizgilerin, şevk ile baktığın yüzünde tuttuğu yerin arasından sızdığını sana birkaç kez belirtmeye yeltenmiştim. Bir tuhaf gaflet hâli; sevdiğine, sevdiğini, sevdiğince söyleyebilmek isterken, sevdiğinin karşısında, sevdiğince ezilerek, sevdiğini severek değil, ezilerek betimleyememek. Bu hâli dile dahî getiremiyorum Tomris!
 
Ey Tomris! Bilirsin severim 'ey' diye hitap edenleri ve 'ey' diye başladığı hitabetin hakkını layıkıyla verebilenleri. Kaç gece kendi kendime yatağımda öylesine uzanıp tavanı izlerken sana fersahlarca derinden kopup gelmiş bir vurgun gibi 'ey' demek suretiyle seslenip büyük sevgi nutukları savurdum. Karanlıklara konuştuğum bu esnalarda kendi başıma öylesine yalnız, kendi başıma öylesine seninleydim ki bu yalnızlık ve beraberlik bütün bir ömür boyu sürdürebileceğimi hissettiğim bir şey gibi geliyordu. Ancak 'şey' diyebiliyorum çünkü henüz bu 'şey'in ne olduğunu ben de bilemiyorum. 
 
Ve nihayetinde:
Pek Muhterem Tomris Hanımcığım;

Sizin üzerinizden, Turgut Bey'in affına ve müsaadelerine sığınarak kendi 'Tomris'lerime seslendiğim için lütfen beni affediniz. Beni affedeceğinizden zerre kadar şüphem yok. Çünkü "iki dalga katı arasında ne yapacağını şaşıran'ları maruz görmenin ne demek olduğunu en iyi bilenlerden biri oluduğunuzu en iyi bilenlerden biriyim. Aşkınıza ve hatıralarınıza büyük hürmet ve imrenti ile..
"

[Yetmişsekiz]
 
 

Kasım 29, 2012

Nouvelle Cague - Dance With Me

Human Fly sonrası olmasa olmaz..
Her izlediğimde yerimden kalkıp eşlik ettiğim :))


Nouvelle Vague - Human Fly

Bugün " i believe, i can fly" diyen arkadaşım sonrasında aklıma yeniden takıldı :))


Björk - Mutual Core

Başlangıç için ideal





Böcek Yiyen Peygamber


                        Ve Tanrı kitapları yarattı Oku diye !

İlk blog sayfasını açtığımda hımm dediğim cümleydi. Sonrasında içeriğin sadece kitaplar ile olmadığını, oldukça geniş ve zevkli bir birikimi olduğunu farketmem uzun sürmedi.
Böcek yiyen peygamber; gün ortasında keyiflenmek için, gün sonunda içlenmek için, an içinde kendine dönmek için, bir sürü için için...

Bir göz atın, ne demek istediğimi anlayacaksın.

Huzurlarınızda;

http://bocekyiyenpeygamber.blogspot.com/


Genç bir yetenek gibi gibi :)

Çok klasik bir şey olarak algılanabilir adı ilk etapta ama keman videolarında dolaşırken denk geldim. Ben kafasına ve yeteneğine hayran kaldım.

Aşk-ı memnu olarak bakmayalım da birisinin yeteneği olarak değerlendirelim derim :)


Temmuz 30, 2012

Haziran 12, 2012

In The Mood For Love


''Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, aşk sanıyorsunuz." Othello

Bu kadar zaman nasıl olduda atlanmış bu filmden bahsedilmemiş blogumda hayret doğrusu. Geçmiş kayıtlarda gözüme çarpmadı. Hoş bahsettiysem de tekrarı olsun.
Geçen akşam muhabbetinden aklıma takıldı, zaten takılmaması imkansızdı, kocaman bir poster bana doğru bakıp duruyordu.
Wong Kar Wai kutsal adamımız'ın my blueberry night sendromu sonrası neleri var derken keşfedilen ama daha çok bir radyo programı sonrası bu şarkı da neyin nesiymiş denilerek aranıp bulunan ve yine adamımıza denk gelinen filmi : In The Mood For Love.
Kendisi unutamadığım ender filmlerden olmakla birlikte hikaye içinde hikayeye boğan, şarkıları ile ordan oraya savuran, o kadının dimdik upuzun boynu ile kıskandıran, görselliği mucize gibi, anlatımı sade, kimilerine göre iç karartan ama bu tarz filmleri sevenler için best dediğimiz bir filmdir. Aldatma bile o kadar güzel işlenmiştir ki, o cafe sahnesine kadar hadi canım dedirtir. Bazı konuşmalar gerçekten varolsaydı böyle olmalıydı, belki de varoldukları için filmlere mevzu oluyorlar..

Dün geceden beri dönüp duruyor. Her boşlukta muhteşem keman sesine dalıp dalıp duruyorum. 2-3 sene önce olduğu gibi uyku içine geçen şarkım olarak bir süre odama hapsedildi.
In The Mood For Love devamında da 2046 izlenmeli ve sonra hayatın neresinden koysam diye düşünülmelidir tabii ki.

Film tanıtımı ile birlikte gecenin şarkısını da paylaşıp huzurlardan sahnelere doğru çekiliyorum..

Keyifle...



Haziran 03, 2012

Jonathan Keevil - Babyfin

Aniden kayan bir yıldız gibiydi Mayıs.. Ya da ben doyamadım, nasıl bir açlıktaysam..
Bu da Mayıs'a gelsin Haziran'ı küstürmeden :)

Mayıs 26, 2012

Sharon Van Etten - All I Can | SK* Session

Yazma öncesi kendime döndüğüm an'larda ki ruh halime eş değer. Yazacak bir sürü öyküm varmış gibi ama oturup bunları karalayacak bir yarım yokmuş gibi. Kayıp-mış gibi...
Belki ile başlayan zamanlar-d-a..........


Kristin Asbjørnsen Ensemble - Don´t Hide Your Face From Me

.
.
.
.
.

Mayıs 20, 2012

Paul McCartney's 'My Valentine'

Nisan'ın son günlerinde yeni çıktığı hafta izlemiştim klibi. İtiraf ediyorum şarkıdan önce klibe takıldım. Sonucunda benim de bir zaafım var ve kendisi gayet beni delirtecek kadar bulunuyor içinde. Aradan geçen 20 gün kadar sonra yeniden klibe denk geldim ve paylaşma kararım netleşti.
Çilek dünyasında neler oluyor denmesin, izlensin, dinlensin iştee. Bazen böyle şeylerde dinlenir ve yenir ama :))

Keyifle,


Mayıs 17, 2012

Mine Vaganti Soundtrack - Kutlama

Mayıs'ı kaybetmişim gibi, bir anda blog'a ne zamandır bakmadığımı-ya da kendime- farkettim. Kesinlikle bir şeyler arada kaybolup gitmiş gibi.. Bir süredir takılıp kaldığım dönen aynı şarkılar var, yeni bir keşfim oldu dersem yalan olur. Ne zamandır paylaşmayı istediğim ve unuttuğum bir soundtrack'i göndereyim bu akşama.
Ya da kayıp Mayıs'a...



PS: Filme dair yazıyı da yakın zamanda yazarım. İzlemeyenler içinde kesinlikle tavsiyedir...

Nisan 18, 2012

YEMEZLER!

Bağlantı
Bir tık'la destek olalımmm

www.yemezler.org/?ref=11271


YEMEZLER!

J.G. Ballard

Güne bir kaç Ballard sözüyle uyanmak...

  • Burjuva hayat tarzı bu gezegenin hayal gücünü öldürüyor.
  • Sekse düşkünüzdür ancak seksüel hayalgücünden korkup büyük tabularla korumak zorunda hissederiz. Eşitliğe inanır, alt sınıflardan nefret ederiz. Bedenimizden ve daha da önemlisi ölümden korkarız. Unutulup gitmenin birkaç adım uzağındayız ancak garip bir şekilde, ölümsüz olmayı ümit ediyoruz.
  • Özgürlüğün barkod numarası yoktur.
  • Herşeyi hoşgörebiliriz, ancak biliyoruz ki liberal değerler, bizi sadece pasifleştirmek için tasarlanmıştır.
  • Yeni bir şeyler duymaya, görmeye aç ve bildiği şeylerden de umudunu kesmiş insanlar olarak, geçmişimizi ve geleceğimizi her gün talan etmekten başka çıkar yolumuz yok sanki... Tıpkı bizden kendimizi, duygularımızı ve cinselliğimizi kolay pazarlanabilir ve cazibeli ambalajlar içinde her gün yeniden piyasaya sürmemizin beklenmesi gibi.

  • Gelecek sıkıcı olacak. Gezegenin varoşlaşması devam edecek, ve bunu ruhun varoşlaşması takip edecektir.

Nisan 03, 2012

The Staves - The Motherlode

The Staves'den yeni şarkı yeni klip..

Ben seviyorum bu hatunların huzurlu dinginliğini...


Athena - Ben Böyleyim


"Benim güzel hatalarım var"

Bazen dinlersin ama sonradan hadi canım sözlere geeeeel dersin, bu şarkıda onlardan birisi. Bugün bir okuma terapisi esnasında denk geldim ve dur ya bir daha dinliyim günde 1500 kere dinlenir mi derken, dinleyince doğru hatta 1500 az kalırmışşş dedim :)
Bazen bu b.ktan dünyayı kan-dır-mak adına...

Bahar bana çoook çook özlemeyi anımsatıyor. Hergün bir kez daha özlüyorum, daha çok daha çok, hep bir şeyi daha. Bu bitmez bir süreç ama önemsiz bir yerde. Çünkü özlerken ölmek gibi bir lüksün olmuyor :) Bu iyi midir ki? Bilemedim..
Takılmaaa devam et derken kendime ve benim gibi ruhlara bu şarkıyla gün ortasını keyifli kılmayı diliyorum...




.

Yeni bir akım: Salaktivizm

Kafalarımızı açmamız lazım. Kendi kafamızdan başlayarak neyi niye yaptığımıza bakmamız lazım. Kendimizi enselememiz lazım. Çok fena yalana bulandık. Sevişeceğimize seksi görünmek istiyoruz. Okuyup idrak edeceğimize bilgili görünmeye çalışıyoruz. İyi insan olmayı değil, iyi bir insan görüntüsü vermeyi amaçlıyoruz. Görünmek istediğimiz şeyi ‘ol’mayı amaçlamadığımız için üzerimize giydiğimiz kostümü çıkarıp yatağa girdiğimizde kendimizle karşılaşıyoruz. Yatağı bir ayna olanlar endişeyle bakıyorlar kendilerine. Kiminin aynası bile yok; çıplaklığına bile örtü geçirmiş, çarşafın altında yatıyor.

Hrant Dink katledilmişti. Bir tanıdıkla buluşmuştuk akşam yemeğinde. Bütün gün cenazeye, yürüyüşe ve bilumum nümayişe katılmıştı, bana onları anlattı. Sonra durdu ve bana dedi ki: “Neyi savunurdu, nasıl fikirleri vardı?” Ben afallamıştım ki bu kez, “İyi biriydi herhalde değil mi?” dedi. Nasılsa hiçbir fikri yoktu. Bunu anlayabilirdim. Ama hiçbir fikri olmaksızın bu tö- renlere katılması ilginçti doğrusu. Orada görünmenin iyi olması yetiyordu, orada olmanın anlamlarını kavramanınsa bir değeri yoktu anlaşılan. Zaten bu kalabalık sonraları Hrant Dink’e Hrant veya sevgili Hrant demeye de başladı. Her nasılsa artık bir politik duruş, bir insanî görüş de pazarlanabilir bir hale gelmişti. Teşvikiye Camii’nde böyle cenazeler olur. Ne ölenle, ne kendi ölümlülüğü ile herhangi bir bağ kurmayan; bir event’e katılırmışçasına gelenler vardır.

Sosyal Sorumluluk Pazarı

Oysa eylemlerimizin anlamı niyetlerimizle belirlenir. Yaptığımız şeyi niye yaptığımız o şeyin içinin ne ile dolu olduğunu belirler. Algıların gerçekliğin üstünü örttüğü, bütün dünyanın bir pazar ve gösteri alanı haline geldiği bu çağın gözden kaçırdığı budur. Bu yüzden mutsuzluğunun nedenini bile göremiyoruz. Düşlerimizin gerçekliğimizden daha sahici olduğu, ama düşlerimizin bile yorumlarının satılık olduğu bu çağda kavramların da içi bomboş. İyi olmak, iyilik yapmak bile kampanya artık. Sosyal sorumluluk kampanyaları yapılıyor. Bunların da bazıları bizim iyi insan, sorumlu vatandaş olma arzularımızı kullanan bir pazarlama tekniği. Pazarlamacılar 21. Yüzyılda yeni bir para toplama canavarı yarattılar. Bizden alışveriş ederseniz yanında bir de kanserli çocuklara yardım etmiş olacaksınız diyorlar. Aslında bu yemle önce malı onlardan almamızı sağlıyorlar. Üstüne bir de onları, yani o markayı “ne kadar da iyi bir marka” olarak tanımlamamızı sağlıyorlar.

Pozitif alışveriş, ethical consumerism, citizen effect, gibi kavramlar peyda oldu. Bir yandan alışveriş yaparken bir yandan kutup ayılarını koruyorsunuz. Yetmiyor bir de kampanyanın yüzü olarak seçilmiş ünlü oyuncunun kutup ayısıyla çekilmiş fotoğrafına bakıp onun da marka değerini artıyorsunuz. Kendinizi, ‘iyi’ hissediyorsunuz.

Slacktivizm

Slacktivizm diye bir şeyden bahsedeceğim size. Bu, yeni çağın aktivistlerini tanımlıyor. Öyle bilgisayarın başında oturup Facebook, Twitter, Myspace gibi yerlerde dünyayı kurtarmak için bir yerlere tıklıyorsunuz. Bir takım gruplara katıl tuşuna basıveriyorsunuz. Böylece aktivist oluyorsunuz. Hiçbir efor sarfetmeden kendini mutlu hissetmek ve tatmin olmak için eylem yapan aktivist(?)in adı bu. Slacktivistler arabalarına çıkartmalar yapıştırıyorlar, kollarına bir takım bilezikler takıyorlar. Hatta mümkünse kendi isimleriyle değil nick’leriyle gruplara katılıyorlar. Ne polis, ne nezaret, ne risk. Sen de tıkla dünya değişsin: Dijital kurtuluş(!)

Çaptan düşme korkusu yaşayan ‘ünlü’ler hemen bir sosyal sorumluluğa yapışıyorlar. Hastalıklar seksüalize ediliyor. Meme kanserine dikkat çekmek için memeler açılarak fotoğraf çekiliyor veya sutyenlerin rengi değiştiriliyor. Meme kanseri için yapılan bu çalışma ile memelerini kontrol ettirmek isteyen kadınlar konuyla ilgili sağlık merkezlerine ve doktorlarına para akıtıyorlar. Medya, kampanyanın seksi fotoğraflarını kullanarak tiraj yaratıyor. Fotoğrafları çeken fotoğrafçı da hem aktivist hem sanatçı oluyor. Kampanyaya katılan ‘ünlü’, röportajlar veriyor. Yeni bir sutyen pazarı yaratılıyor. Kanserli çocukların yararına yapılan kampanyanın kokteylinde çekilen fotoğraflar magazin dergilerini süslüyor.

Bunlar adeta oksimoron durumlar. Diyorum ya, kendimizden başlayarak kimin neyi, niye yaptığına bakmamız lazım. Aktivizm veya sosyal sorumluluk adına birşeyler yapan herkesin, her vakfın, her derneğin, her markanın da bizim bunu düşündüğümüzü, sınadığımızı, buna dikkat ettiğimizi bilmesi lazım. İnsanın sahici olana tutunma zamanı yaklaşıyor. Gerçekliğin en temel değer olduğu bir çağa ihtiyacımız var. Yoksa biz birşeyleri tıklayacağız birileri bizi tıklayacak. Tık kültürü, tık eylemleri derken hayat karşısında tıknefes kalacağız.

cem mumcu

alıntı: http://cemmumcu.com/index.php/yeni-bir-akim-salaktivizm/

Mart 28, 2012

Kukimanya bir kukiseverler cumhuriyeti



Canım aplamın kurabiye sitesi kukimanya destek ve siparişlerinizi bekliyor.
Her ne kadar Bursa kökenli olsalar da İstanbul pazarına da bir çözüm bulacağızdır.
Bursa'da değilim demeyin en azından izleyici olarak katılın ki daha çabuk yayılsın, insancıklar bu kuribiklerden mahrum kalmasın :)


http://kukimanya.blogspot.com/

Mabel Matiz - Filler Ve Çimen

Nihayet Mabel'imden en sevdiğimiz şarkısına klip geldi. Tüm diğer klipleri gibi bu da çok çok şahane olmuş..
Henüz konserine gidip o havayı koklayamayanlar varsa şiddetle koşmasını öneririm..
Artık bahar geldi; gönül kapıları, sokak kapıları, oda kapıları, balkon kapılarııııı hepsi açıldı.. (-_-)

İzleyelim.. Keyifle...



http://www.facebook.com/MabelMatiz
http://www.lastfm.com.tr/music/Mabel+Matiz
http://www.myspace.com/mabelmatiz
http://twitter.com/#!/mabelmatiz

Mart 27, 2012

Dünya Saati 2012



WWF tarafından çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen Dünya Saati (Earth Hour) Kampanyası 31 Mart 2012 Cumartesi günü, 20:30-21:30 saatlerinde gerçekleştirilecek. En büyük küresel hareket olan Dünya Saati'nin Türkiye'deki katılımcılarını, bu yıl eşsiz bir deneyim bekliyor. Katılımcılar, 31 Mart Cumartesi günü saatler tam 20:30'u vurduğunda www.wwf.org.tr/dunyasaati adresinde bir sürprizle karşılacak. Bu sürprizi yaşamak için ise tek koşul, o saatte ışıkları kapatmış olmak.


Mart 22, 2012

Bandista - Olur / Olmaz


http://tayfabandista.org/bandsista/



sözlere dikkaaaaaat!

Band of Skulls - Lay My Head Down


Sanırım bir iki haftadır durmadan dinlediğim penny and the quarters'dan you and me şarkısının yerini alacak bir şarkı buldum :)
Dinlerken arkadaki gitar ve davul sololarına takılmadan edemedim. Artı çift sesli vokal kayıtları da çok çok severim, konser kayıtlı şarkılardaki koro sesleri de.. Henüz diğer şarkılarına geçiş için izin alamadım ama gün içinde akacağım, merak ettiğimden..

İçimize yerleşemeyen bahara gel şarkısı olsun :)

Kendilerini merak edenler için : http://bandofskulls.com/

Lay My Head Down by Band of Skulls on Grooveshark

Mart 21, 2012

ölü şehrin radyosu [bir kuzey ırak pornosu]


Şenol Erdoğan’ın yeni çalışması çok yakında okura sunuluyor!

Bu kitabın yazarı, elinde olmayan nedenlerden dolayı istemsiz bir şekilde yaşamının 172 gününü Kuzey Irak olarak adlandırılan bölgede, [Zaho, Zap vs.] mevkilerinde geçirmek zorunda kaldı. Yaklaşık 300 kadar gün dilimini ise bu coğrafyanın etekleri kadar yakın diğer benzer coğrafyalarda [Şemdinli, Çukurca vs gibi].

Bu kitabın yazarı, bahsettiği dönemi yaşarken İsevi takvim 1997 tarihini gösteriyordu. Bazen çok soğuk oluyordu hava -şubat gibi, bazense çok sıcak –şubat gibi.

Bu kitabın yazarı, 15 yıldır tarif edemediği hislerle yaşıyor ve bunlar en nihayetinde –ne kadar ötelemeye çabalarsa çabalasın- harflere evrilip cümlelere dönüştü.

O aslında zihnine kaydettiği ve ne denli uğraşsa da silemediği görüntüleri parçalar halinde bir araya getirme denemesinde bulundu. Mevzu ettiği süreçte hiç not almadı, hiç yazı yazmadı, hiç fotograf çekmedi, hiç kayıt yapmadı. Çünkü öldürülmek suretiyle ölmeyi hiç istemedi.

Ama beynine kim dokunabilirdi ki –yaşadıkça. Aslında her bir anlatı siyah beyaz bir fotograf karesi gibi, bazen de renkleniveren, sepyalaşan. Aslında her anlattığı kısacık klipler-görüntüler –cızırtılı, karıncalı, boğuk ses kayıtları zamanın geçmiş denileninde kalmış-kalamamış.

Yazar 1997-98 tarihleri arasında zihnine kaydettiği bazı görüntüleri 2011 senesinde alfabeye dönüştürme kararı alıp bu kararını uygulamış. Bunu yaparken kan içinde bir mizah, tabiatı gereği kemiksiz bir dil, yer zaman tarihsiz politik söylemler, bir takım absürt, saçma ve komik hikâyeler, sürrealizmin sınırlarını zorlayan gerçek anlatılar kullanmış, yer zaman Virilo yer zaman Deleuze, yer zaman Brautigan, yer zaman Jim Morrison gibi uzak ara birbiri ile ilintisi olmayan kimlikler arasında kişisel eklektik bir ağ örmüştür.

Pornografiden uyuşturuculara, gerilla savaşından şehit politikasına, rock n’ roll’dan ceset torbalarına, Çillerden punk’a, Irak’tan Kadıköy’e, dağdan şehre, helikopterlerle servis edilen “Ödül Baklavaları”na kişisel bir aktarı!

Yazar, “ölü şehrin radyosu” ismini verdiği kitabına “bir kuzey ırak pornosu” alt başlığını vermiştir. Harkin’in Baudrillard’ı anarak kaleme aldığı “savaş pornosu” metninden bu alt başlığa varan yazar porno kelimesini kullanırken kesinlikle Baudrillardsal bir anlamla yaklaşmıştır.

Alıntı: http://cyberzenarchy.wordpress.com/2011/11/23/olu-sehrin-radyosu-bir-kuzey-irak-pornosu/

Kendisini merak edenler için keyifli ve şahane bir röportaj: http://www.reportare.com/index.php?option=com_content&view=article&id=70:qbalkc-kralq&catid=57:2011-04-08-22-41-07&Itemid=99

Mart 09, 2012

Can Gox- Haydar Haydar

Biliyorum bu sıra her yerde çalınıyor ama bu adamın sesini kaybedenler kulubü filmi öncesinden beri takip ettiğim için şarkıyı ilk dinlediğimde offf dedim yinee..
Süper bir zenci gırtlağı olan bir adamdan bahsediyoruz. Ki canlı tek gitarlı, böyle kafası hafif dumanlı dinlendiğinde tadından yenmez :) Gülce Duru ile birlikte performanslarını izlemeyen, dinlemeyenler için youtube ya da offical sayfaları önerilir.

PS: Salı'ları taksimde Baykuş adlı mekanda dinlenilebilir...

Kendisi hakkında:

http://www.facebook.com/cangox.official
http://www.facebook.com/pages/Can-Gox-G%C3%BClce-Duru/226286470779008


Keyifle dinleyiniz...

Haydar Haydar by Can Gox on Grooveshark

Mart 07, 2012

Her Ses Bir Nefes



"Her ses bir nefes" sosyal sorumluluk projesi için bir çok ünlü kadın bir araya gelmiş. Sergi ile birlikte türkiyede ki kadınların yaşadıkları sorunlara dikkat çekmesi ve kamuoyunu bilgilendirmesi amaçlanıyor. Ayrıca sponsor ile Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın dayanışma merkezi ve kadın sığınaklarının yenilenmesi yapılacakmış. Aman da ne güzel. Destekleyelim..
Sergi anlamlı bir gün olarak belirlenen 8 mart kadınlar gününde....

Coldplay - Where is my boy


Bir ziyafet sonrası tadımda kalan şarkı :D

Coldplay ne zaman dinlesem aklımda hep parmaklarında ki sarı siyah yeşil bantlar, piyano başında, başını deli gibi sallandırırken durmaksızın hareket halinde bir adam geliyor. Bir Tori Amos bir de Chris Martin bu denli piyano başında şaşırtır beni. (tabi son gözdem jamie cullum hariç :) ) Takla atarken de çalabilirler mi diye düşündürür insanı :D
Arkadaşım bu şarkıyı programında çalarken " boy " kısmına ne koyarsanız koyun gider demişti haklıymış, yeniden yeniden dinleyince bir sürü "..." geçiyor .
Hadi bakalım keyifle...

Where Is My Boy (Faultline W/ Chris Martin) by Coldplay on Grooveshark

Şubat 22, 2012

Destroyer - Painter in Your Pocket


Elimdeki kitabı bitirmişim, gayet mutlu bir gülümseme ile son yarım saati atlatırsam ne şahane olacak modundayım. İşteyim ama çok az takılıyorum, çıkışa doğru saniyeleri saydığım şu aralıkta aptal bir adamın kendinden daha küçük egosu ile konuşmasının üzerine ne desem bilemediğim o şaşkın halime dönüyorum.
Oysa ki tam 2 sn önce tüm gün dinlediklerim içinden bir şarkı paylaşayım diye blog sayfasına login olmuş ve şarkının kodunu kopyalıyordum. An an durum özeti budur.

Neyse şimdi kendini sakinleştir kızım söylemlerinden sonra takıldığım ve gün içinde en az 5 kez dinlediğim şarkıyı paylaşma zamanıdır.
Dinlerken kendimi oradan oraya götürüp durdum. Yüksek tepelerden masmavi bulutsuz bir gökyüzüne, bir sürü balıkların arasında dalmış yüzerken, salıncak tepesine.... Hep sıcak ve güzel iyi şeyler hayal ettim.. Sanırım güneşli gün özlemlerimden olsa gerek.

PS: şarkının sözlerine bakmadan hissettiklerimi yazdım bu tamamen bana yansıyan kısmıdır. Eleştirmeyelim ya da acımasız olmayalım lütfen :)

Keyifle.


Painter in Your Pocket by Destroyer on Grooveshark


Birhan Keskin - Jospi


bütün günüme bütün güneş değse ne olur,
ne yazar üstümden bütün bulut yürüse
bir tutmuyor beni, ayrılıyorum ikiye.

sakladıklarımı görmene gerek yok jospi.

bazılarımız durdukları yerde öldüğünü söylüyor.
(dünya boktan, sen tamsın, kurduğun cümle eksik)
bazılarımız da eski yıpranmış bir hatırayı
korumak için apışıp kalmış bir çatı
(sanki eline alsan, yapacaksın gibi)

bu dünyada insan dediğin ikiye ayrılır jospi
bir: ayrıldıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi
davranan medeniler; bir: atlarına davranan
barbarlar. onlar atlarını çöle, topuğunu dikene sürerler.

bilesin, sultan sazlığı'nda boynu eğri bir kuşun
ince boynuna yediği kurşun gibi hainiz hepimiz.
şehirlerimiz de bizim birbirimize verdiğimiz sözler jospi,
ohoooooo...

yalan dünya, pıtraklı memleket!
bu dünyada insan dediğin ikiye ayrılır jospi.

Soğuk Kazı - Metis

Şubat 21, 2012

Ambulette - If You Go Away

Bu kadar geç dinlediğim için kafamı duvarlara vurmak istedim :)))
Ama ya hiç denk gelmeseydik, o yollardan geçmeseydik :)
İşte olduğumdan (youtube yasağı :( ) bu nedenle grooveshark üzerinden paylaşımda bulunuyorum. Lütfen dinleyelim. Daha önce dinlediysek bile bir kez daha dinleyelim...
Keyiflee..

If You Go Away by Ambulette on Grooveshark

Kendileri hakkında detaylar için beni yormayın ben şarkının içinde kaybolucam.. Linklerden bakının :)



Şubat 16, 2012

Okou - To The Bone - live

Songül'den güzel bir paylaşım daha. Ama ben her zamanki gibi canlı kaydından sevdim. Orjinalini de dinleyin derim :)

Şubat 15, 2012

Şubat 14, 2012

Tori Amos - Snowblind


Tori Amos'u gözleri dolu dolu konserde izleyen ben, en yorgun anlarımda sığındığım ben, çocukluğumu kaplayan sesine aşık ben; şimdi onun bu halini görünce oldukça şaşırdım ve ne olmuş bu kadına demekten kendimi alamadım.
Tabii ki yeri hep ayrı ve öyle kalacak ama bu kadar farklılaşmak ve şu yıllara meydan okuma savaşını hiç anlamıyorum. Yani olduğun gibi kalsan, zaten duru ve sade bir güzelliğin var, yeterince hemde.
Yanımda "ti" olsaydı sanırım bu haline çığlık atardık birlikte.

Yine de albümde tek bana takılarak dinlediğim şarkısı sanırım kızının ya da yeğeninin bilemiyorum tam orasını eşlik ettiği snowblind şarkısı oldu. Youtube üzerinde bulamadım henüz bir görsele döküm olmamış. Araştırdım ve sonucunda bulabildim mp3 yükleyebileceğim bir alanı ve mp3 olarak koyuyorum. Bundan sonrasında da bunu sık sık kullanabileceğim :)
Albüm çok patlamayacak gibi geldi. Eski albümlerinin tadı olmuyor nedense. Yine de Tori'dir can'dır diyerek dinleyelim...
Keyifle...


Villagers - Becoming A Jackal

Bu aralar sakinlik iyi geliyor ama her an yön değiştirebilirim, belli de olmaz :)
Keyifle...

Şubat 09, 2012

Bon Iver - I Can't Make You Love Me/Nick of Time

Mumford & Sons üzerine de Bon Iver iyi gitti. Size de iyi gelir umudu ile :)

Mumford and Sons - Little Lion Man

Gece can çeker bazen...


TAKSİM PLATFORMU


DESTEK VERELİM, SESSİZ KALMAYALIM! ÇOK KISA BİR SÜRE AYIRIP İMZA ATALIM...

http://www.taksimplatformu.org/index.php

Hepimizin ortak değeri olan Taksim'de şüphesiz yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var.

Taksim etrafındaki mahalleleri, yaşayanı, işyeri ve ziyaretçisi ile birlikte ele alınarak planlanmalıdır. Ulaşım planı ve meydan düzenlemesi ayrı ayrı değil bir bütün olarak
tasarlanmalıdır.

Türkiye’nin en önemli meydanı Taksim her kesimden, her yaştan insanın ortak değeri… Anayasa için gerektiği ifade edilen katılım ve uzlaşma temelli yaklaşım, Taksim meydanı düzenlemesi için de gerekiyor. Taksim’i “Yeni Anayasa”nın somut provası olarak görüyoruz.

Taksim ve çevresinin düzenlenmesi eskiden olduğu gibi yap-boz biçiminde tepeden inme bir kararla biçimlenmesin…

Gelin bu defa farklı bir iş yapalım. Bu uygulama neden kenti fikir yönünden zenginleştirecek, nasıl bir yönetim istediğimizi gösterecek başarılı bir örnek olmasın?

Kent yönetimini görevini yapmaya çağırıyoruz.


Şubat 03, 2012

Sigur Ros - Olsen Olsen - HD


Sigor Ros'un Heima belgeselinden bir kesit.
İzlerken gitarın yayla çalınması fikri çok çok ilginç geldi. Tabii yayla çalındığından gitardan çıkan tınının farklı olması da cabası.
Bu ülkede neden yaşamıyorum diyor insan. Sanırım Kanada'dan sonra gideceğim yerler arasında İzlanda da yer alacak. Zaten bir çok dinlediğim grubunda buralarda yaşıyor olmasıda bir işaret olsa gerek.
Keyifle...



PS: Belgeselin tamamını youtube üzerinden izleyebilirsiniz. Ayrıca tanıtım videosuna da bakın derim : http://youtu.be/EuftN2ViiN4

Balanescu quartet - (Kraftwerk) Model

Kraftwerk'i Kadıköy dj'lerinden çok dinlemiştim ama bu şekli ile oldukça ilgi çekici geldi.

Oh Land - Wolf & I (Live)

Sabahın aydınlığından bu zamana dinlediğim tek şarkı.
Bugüne iyi gelir belki.

Ocak 30, 2012

Nat Baldwin - Weights

Bloglarda gezinirken 13 melek'te denk geldim. Muhteşem oldu benim için.
Uzun bir süre takılacağım sanırım bu adama :)



Canlı değil video klip'ten dinlemek isterim derseniz : http://youtu.be/A6Ug3vD08vY


THE HONEY TREES in studio: Wake the Earth


Grubun daha önce bir çok şarkısını dinlemiştim ama bugün yeniden videolar arasında dolaşırken bu şarkıya takıldım, kayıt şeklinden ve hava şartlarından olsa gerek..
Paylaşmamış olmama da şaşırdım ama en azından geç olmadan farketmişim :)

Daha önce dinlemeyenler için find home ve moon river şarkılarını da tavsiye ederim. Bir göz atınız.

Keyifle

Avalanche City - Love Love Love

Hava bozuk ve uzun bir mesai varsa önümde, ben de kendimi müziğe boğarım :)
Başlangıç görüntüsü bugün gibi :)


Ocak 24, 2012

Berk Öztürk - Lust


Berk Öztürk!!!
Ve yine paylaşımını müzik eklentisi ile bütünleştirince muhteşem bir görüntü olmuş.
Bende onun aslı ile paylaşmak istedim.

http://berkozturk.deviantart.com/art/lust-280892472

Bütün güne ne iyi gelir bilemediğim....

Ocak 09, 2012

Flört - Mamu (bir Yaşar Kurt cover'ı)

Yaşar Kurt ile ilgili bir sürü anım var aslında;

-İlk albümünü Bakırköy'de ki bir kasetçiden alırken üzerinde kırmızı bir ünlem vardı "yasaklı" uyarısıyla. Şaşırmıştım ve çok saçma söylemimle almıştım.Hala anlamam neden yasaklanmış ki :)


-"ti" ile konseri olduğunu düşündüğümüz bir perşembe akşamı -o zamanlar internetten haberler filan yok en fazla mekanı telefonla arayıp soruyorsun- yola çıkıp mekana gidip "programı geçen hafta bitti" denmesiyle yıkılmıştık. O kadar gitmişken içmemek olmaz diyip mekanda içip, sonrasında da "ti" bir güzel sahnede şarkı söylemişti :)


-"Ne zaman geldin ruhuuuuum görmedim seni / uçaktan atlarken unuttum galibaaaa özlediiiiiiiiim" de hep aklıma düşen Avcılar sahneleri,
"alışamadım bu kente"yi bir şarkı olarak değil de ruhumun bir serzenişi olarak tekerleme edinişim..


-Refleks albümünü ilk dinlediğimde o kadar büyülenmiştim ki hangi şarkısına sarılacağımı bilememiştim. Günlerce en güzel şarkı bu, en güzel şarkı bu, yok yok bu diyerek dinlemiştim. Hala en güzel şarkı hangisi bilmem ama içlerinden beni derinden etkileyen "mamu" "yaz günleri" ve "ipek" tir.

Denk geldiğim bir cover'la neler çıktı ortaya...


PS: Güneş Kokusu adıyla yeni albümü çıkmış. Ve yeni albümü üzerine bir yazı : oyuna gelmeden, kravat takmadan yaşart kurt