Şubat 05, 2010

Gitmek öyküleri



“Şimdi oturmuş kasvetli bir ofis ortamının içinde bana bu hayalleri yeniden kurduran ve önümdeki beton yığınlarına küçük bir cam aralığından bakarken gözlerimin aradığı yeşilden, maviden kim suçlu, bilemedim... “

Tarih bir sene öncesiydi. Bütün hayallerin yıkılmadığı ve henüz capcanlı kalınan zamanlar. Sanırım en çok büyümeye iten zamanların öncesi demek daha doğru olur...

Soğuk bir İstanbul gününde-artık kar yağmıyor-, iki parmağım arasından derin derin soluduğum sigaramında bu düşlere dalmama sebep olduğu aşikar.
Kendimi o binemediğim Belgrad trenin camından izledim bir süre; gittiğimiz yerin ne kadar uzak olacağını hiç düşünmüyorduk, sadece gitmek eylemine odaklanmıştık o kadar. Kocaman sırıtan iki düşsalak kadın; elinde emanet bir makina ile yollar-insanlar-hayvanlar-ağaçlar-taş evler-çiçekler-aşklar-şehirler-dağlar-yollar.... binbir kareyi çekmeye hazır, her yanından öyküler fışkıran bir yolculuktu planlanan..
-Ertelendi, henüz vazgeçilmiş sayılmaz...-

“...... giderken” konulu bir öykü yolculuğu aslında. İsmi vermedim çünkü şu anda bununla ilgili başka bir proje üstünde hikayedeki diğer kadın.

Gitme fikrimizin açıldığı zaman arkadaşlarımızdan ve tanıdıklarımızdan duyduğumuz özlü sözler şunlar oldu:
“Sırbistan’a gidip napacaksınız / delirdiniz mi / türk düşmanı onlar / yemeklerinize tükürürler / hostelde mi kalacaksınız kafayı mı yediniz / hostel filmini izlemediniz mi / ya güzel bir doğası varmış ama emin misiniz / adamlar ingilizce de konuşmuyorlar / iyi araştırdınız mı / ya tamam manyaksınızda bu yaptığınız delilik değil mi/”
Bir kişi iyi konuşmadı mı diye soruyorsunuzdur. Oldu tabi, hayran kalanlar da vardı, bizim gibi bilen ve sadece gözü ordaki harikaları görmek isteyenler. Onların söyledikleri daha da gitmek fikrimizi büyüttü...
Bu arada ben hostel filmini izlememiştim, hikayedeki diğer kadın izlemiş “çilek zaten izleyemez öyle filmleri” diyerek bana minik bir özet geçmişti ama en kansız sahnelerinden :) Yine de gitmek üzerine sabit olan fikrim-iz- hiç değişmedi.

Az sonra göreceğiniz ve görmekten biliyorum ki benim kadar keyif alacağınız yerler bir mucizeler diyarı. Birgün yeniden o trene binmek üzere yola çıktığımızda biliyorum ki bunlardan daha başka ama en az bunlar kadar da güzel kareler yakalayacağız. Ve üzerine yazılacak onlarca öyküler....


PS : Hikayedeki diğer kadın’dan – adını sormadan vermek istemedim- ona bunları yeniden anımsattığım için özür diliyorum. Ama bunları düşünmüş ve kurmuşken yazmasam olmazdı. Hem belki romanına da yeniden hız verirsin : )

Montenegro / Podgorica / Budva / St.Stefan / Kotor .................


Eşsiz güzelliğin seyri için grofica’nın deviantart’taki sayfasına da bakabilirsiniz.

http://grofica.deviantart.com/gallery/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder